Bilim Haberleri

Yapay Zeka Adaleti: Ölen Adamın Deepfake İfadesi Mahkemede Tartışma Yarattı

Adalet sisteminde yapay zeka (YZ) kullanımının sınırları, Christopher Pelkey adlı bir adamın ölümünden sonra oluşturulan deepfake videosunun mahkemede delil olarak kullanılmasıyla bir kez daha gündeme geldi. Bu olay, YZ teknolojilerinin adalet süreçlerinde nasıl kullanılabileceğine dair hem heyecan verici hem de endişe verici soruları beraberinde getiriyor. Peki, ölen bir kişinin dijital reenkarnasyonu mahkemede ifade verebilir mi? Bu durum, adalet, etik ve teknoloji arasındaki hassas dengeyi nasıl etkiler?

67e2647bc584b91a5ad8a3ad5f67eb6900d560f1

Deepfake Teknolojisi ve Adalet Sistemi

Deepfake, yapay zeka ve derin öğrenme teknikleri kullanılarak oluşturulan, gerçek kişilerin görüntü ve seslerinin taklit edildiği videolar veya ses kayıtlarıdır. Bu teknoloji, eğlence sektöründen siyasete kadar birçok alanda kullanılabilirken, kötü niyetli amaçlarla da kullanılabiliyor. Adalet sisteminde deepfake kullanımının potansiyel faydaları ve riskleri ise oldukça çeşitli.

Deepfake’in Potansiyel Faydaları

  • Mağdur İfadelerinin Güçlendirilmesi: Mağdurların travmatik olayları anlatmakta zorlandığı durumlarda, deepfake teknolojisiyle oluşturulan dijital rekonstrüksiyonlar, olayın daha net ve etkili bir şekilde aktarılmasını sağlayabilir.
  • Tanık Koruma: Tanıkların güvenliğinin tehlikede olduğu durumlarda, deepfake teknolojisiyle tanıkların kimlikleri gizlenerek ifade vermeleri sağlanabilir.
  • Delil Sunumunun İyileştirilmesi: Karmaşık olayların veya suçların daha anlaşılır bir şekilde sunulması için deepfake teknolojisi kullanılabilir. Örneğin, bir trafik kazasının veya bir suç mahallinin dijital rekonstrüksiyonu, jüri üyelerinin olayı daha iyi anlamasına yardımcı olabilir.

Deepfake’in Potansiyel Riskleri

  • Yanlış Bilgi ve Manipülasyon: Deepfake teknolojisi, yanlış bilgi yaymak, itibar zedelemek veya adaleti manipüle etmek için kullanılabilir. Sahte delillerin üretilmesi veya tanık ifadelerinin çarpıtılması, adil yargılanma hakkını ciddi şekilde tehlikeye atabilir.
  • Etik Sorunlar: Ölen kişilerin deepfake versiyonlarının kullanılması, etik açıdan hassas bir konudur. Bu durum, ölen kişinin itibarını zedeleme, ailesinin duygularını incitme veya kamuoyunu yanıltma gibi riskler taşıyabilir.
  • Teknolojik Zorluklar: Deepfake teknolojisinin tespit edilmesi ve doğruluğunun teyit edilmesi oldukça zordur. Bu durum, mahkemelerde sahte delillerin kabul edilmesine ve yanlış kararların verilmesine yol açabilir.
  • Hukuki Belirsizlikler: Deepfake teknolojisinin adalet sisteminde kullanımına ilişkin henüz net hukuki düzenlemeler bulunmamaktadır. Bu durum, mahkemelerin karar vermekte zorlanmasına ve farklı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Christopher Pelkey Olayı: Bir İlk ve Tartışmalar

Christopher Pelkey’in kız kardeşi, abisinin 2021’deki ölümünden sonra, onun deepfake videosunu mahkemede kullanmaya karar verdi. Bu karar, ABD’de büyük yankı uyandırdı ve deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki rolüne dair önemli bir tartışma başlattı. Pelkey’in kız kardeşi, abisinin anısına etkili bir ifade yazmakta zorlandığını ve bu nedenle onun adına konuşabilecek bir yapay zeka avatarı oluşturma fikrine sıcak baktığını belirtti.

Mahkemede izletilen videoda, Pelkey’nin dijital sureti, sanık Gabriel Horcasitas’a seslenerek, “Başka bir hayatta muhtemelen arkadaş olabilirdik. Ben affetmeye inanırım.” dedi. Yargıç Todd Lang, bu ifadeyi dikkate alarak Horcasitas’a 10 yıl hapis cezası verdi. Yargıç Lang, “Pelkey’in söylediklerini duydum ve ben de karakterini yansıttığını düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

Bu olay, deepfake teknolojisinin adalet sisteminde kullanımının hem potansiyel faydalarını hem de risklerini gözler önüne seriyor. Bir yandan, mağdurun sesini duyurmak ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunmak mümkün olabilirken, diğer yandan, etik sorunlar ve hukuki belirsizlikler de beraberinde geliyor.

Uzman Görüşleri: Tehlikeli Bir Emsal mi?

Christopher Pelkey olayının ardından, hukuk uzmanları ve etik uzmanları, deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımına ilişkin farklı görüşler dile getirdiler. Bazı uzmanlar, bu durumun “tehlikeli bir emsal” oluşturabileceğini ve mahkemelerde sahte delillerin kabul edilmesine yol açabileceğini savunuyorlar.

Arizona Eyalet Üniversitesi’nden hukuk profesörü Gary Marchant, “Ölü biri konuşamaz. Eğer ki ölmüş birini konuşturursanız bir noktada önüne geçemezsiniz.” diyerek, deepfake kullanımının yargı sisteminde kontrolsüz bir şekilde yaygınlaşabileceğine dikkat çekiyor.

Sanık avukatı Jason Lamm ise, mahkeme salonunda yapay zekayla yaratılmış birinin konuşturulmasının temyizde sorun teşkil edebileceğini belirtiyor. Lamm’e göre, bu durum, adil yargılanma hakkını ihlal edebilir ve davanın yeniden görülmesine neden olabilir.

Deepfake ve Hukuki Düzenlemeler

Deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımına ilişkin henüz net hukuki düzenlemeler bulunmamaktadır. Bu durum, mahkemelerin karar vermekte zorlanmasına ve farklı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle, deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımına ilişkin kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturulması gerekmektedir.

Bu hukuki çerçeve, aşağıdaki hususları içermelidir:

  • Deepfake delillerinin kabul edilebilirliği: Deepfake videolarının veya ses kayıtlarının mahkemede delil olarak kabul edilip edilemeyeceği, hangi şartlarda kabul edilebileceği ve hangi delil standartlarının uygulanacağı belirlenmelidir.
  • Deepfake’in doğruluğunun teyidi: Deepfake delillerinin doğruluğunun nasıl teyit edileceği, hangi uzmanların görevlendirileceği ve hangi tekniklerin kullanılacağı belirlenmelidir.
  • Deepfake’in etik sınırları: Deepfake teknolojisinin hangi amaçlarla kullanılabileceği, hangi durumlarda etik ihlal oluşturabileceği ve hangi sınırlamaların getirilmesi gerektiği belirlenmelidir.
  • Deepfake’in kötüye kullanılmasının cezalandırılması: Deepfake teknolojisini kötü niyetli amaçlarla kullananların nasıl cezalandırılacağı, hangi suçların tanımlanacağı ve hangi yaptırımların uygulanacağı belirlenmelidir.

Türkiye’de Deepfake ve Hukuk

Türkiye’de de deepfake teknolojisi giderek yaygınlaşmakta ve bu durum, hukuki ve etik sorunları beraberinde getirmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) deepfake ile ilgili doğrudan bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bu teknolojiyle işlenen suçlar, mevcut hükümler çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Örneğin, deepfake ile bir kişinin itibarını zedelemek, TCK’nın 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçunu oluşturabilir. Aynı şekilde, deepfake ile sahte delil üretmek veya bir kişiyi yanıltmak, TCK’nın 204. maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik veya TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunu oluşturabilir.

Ancak, deepfake teknolojisinin hızla gelişmesi ve yeni suç türlerinin ortaya çıkması nedeniyle, Türkiye’de de bu alanda kapsamlı bir hukuki düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu düzenleme, deepfake’in adalet sistemindeki kullanımına ilişkin kuralları, etik sınırları ve cezai yaptırımları belirlemelidir.

Sonuç: Adalet, Etik ve Teknolojinin Dengesi

Deepfake teknolojisi, adalet sisteminde devrim yaratma potansiyeline sahip olsa da, beraberinde ciddi etik ve hukuki riskleri de getirmektedir. Christopher Pelkey olayında olduğu gibi, ölen bir kişinin dijital reenkarnasyonunun mahkemede ifade vermesi, hem heyecan verici hem de endişe verici bir durumdur.

Bu nedenle, deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımına ilişkin kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturulması, etik sınırların belirlenmesi ve teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, deepfake teknolojisi, adaletin sağlanmasına katkıda bulunmak yerine, adaleti manipüle etmek ve yanlış kararların verilmesine yol açmak için kullanılabilir.

Unutulmamalıdır ki, adalet, etik ve teknoloji arasındaki dengeyi korumak, adil ve güvenilir bir hukuk sisteminin temelini oluşturur.

Deepfake’in Geleceği ve Adalet Sistemine Etkileri

Deepfake teknolojisi hızla gelişmeye devam ediyor ve gelecekte adalet sistemini önemli ölçüde etkilemesi bekleniyor. Bu etkiler hem olumlu hem de olumsuz olabilir. Bu nedenle, adalet sisteminin bu teknolojiye hazırlanması ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşıyor.

Gelecekte Deepfake’in Potansiyel Kullanım Alanları

  • Sanıkların Sorgulanması: Deepfake teknolojisi, sanıkların sorgulanması sırasında kullanılabilir. Örneğin, bir sanığın ifadesinin tutarlılığını test etmek veya yalanlarını ortaya çıkarmak için deepfake teknolojisiyle oluşturulan senaryolar kullanılabilir.
  • Suç Mahallerinin Simülasyonu: Deepfake teknolojisi, suç mahallerinin daha gerçekçi ve detaylı simülasyonlarını oluşturmak için kullanılabilir. Bu simülasyonlar, jüri üyelerinin olayı daha iyi anlamasına ve doğru kararlar vermesine yardımcı olabilir.
  • Delillerin Analizi: Deepfake teknolojisi, delillerin analizinde kullanılabilir. Örneğin, bir güvenlik kamerası görüntüsündeki kişilerin kimliklerini tespit etmek veya bir ses kaydındaki konuşmacıları belirlemek için deepfake teknolojisi kullanılabilir.
  • Eğitim ve Öğretim: Deepfake teknolojisi, hukuk öğrencilerinin ve avukatların eğitiminde kullanılabilir. Örneğin, deepfake teknolojisiyle oluşturulan sahte duruşmalar veya sorgulamalar, öğrencilerin pratik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir.

Gelecekteki Riskler ve Zorluklar

  • Daha Gelişmiş Sahte Deliller: Deepfake teknolojisi geliştikçe, sahte delillerin tespit edilmesi daha da zorlaşacak. Bu durum, mahkemelerde yanlış kararların verilme riskini artırabilir.
  • Yapay Zeka’nın Önyargıları: Deepfake teknolojisi, yapay zeka algoritmaları tarafından desteklenmektedir. Bu algoritmalar, önyargılı verilere dayalı olarak eğitilirse, adaletsiz sonuçlara yol açabilir.
  • Veri Gizliliği ve Güvenliği: Deepfake teknolojisi, kişisel verilerin kötüye kullanılmasına yol açabilir. Bu durum, veri gizliliği ve güvenliği konusunda ciddi endişeler yaratabilir.
  • Toplumsal Güvenin Sarsılması: Deepfake teknolojisi, toplumsal güveni sarsabilir. İnsanlar, gördükleri ve duydukları şeylerin gerçekliğinden şüphe duymaya başlayabilirler.

Adalet Sisteminin Hazırlanması

Adalet sisteminin deepfake teknolojisinin getirdiği risklere ve zorluklara hazırlanması için aşağıdaki adımlar atılmalıdır:

  • Eğitim ve Farkındalık: Hakimler, avukatlar, polis memurları ve diğer adalet sistemi çalışanları, deepfake teknolojisi ve potansiyel riskleri konusunda eğitilmelidir.
  • Teknolojik Altyapı: Mahkemeler ve diğer adalet sistemi kurumları, deepfake delillerini tespit etmek ve analiz etmek için gerekli teknolojik altyapıya sahip olmalıdır.
  • Hukuki Düzenlemeler: Deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımına ilişkin net hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler, delillerin kabul edilebilirliği, doğruluğunun teyidi, etik sınırlar ve cezai yaptırımlar gibi konuları kapsamalıdır.
  • Uluslararası İşbirliği: Deepfake teknolojisi, sınırları aşan bir sorundur. Bu nedenle, uluslararası işbirliği yoluyla deepfake ile mücadele edilmelidir.

Sonuç: Sorumlu ve Etik Kullanım

Deepfake teknolojisi, adalet sisteminde devrim yaratma potansiyeline sahip olsa da, sorumlu ve etik bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu teknoloji, adaletin sağlanmasına katkıda bulunmak yerine, adaleti manipüle etmek ve yanlış kararların verilmesine yol açmak için kullanılabilir.

Adalet sisteminin, deepfake teknolojisinin getirdiği risklere ve zorluklara hazırlanması, gerekli önlemlerin alınması ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi, adil ve güvenilir bir hukuk sisteminin temelini oluşturur.

Deepfake Teknolojisinin Adalet Sistemindeki Geleceği: Etik, Hukuk ve Uygulama

Deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki geleceği, etik, hukuk ve uygulamanın kesişim noktasında şekilleniyor. Bu teknolojinin sunduğu potansiyel faydaların yanı sıra, beraberinde getirdiği riskler ve zorluklar, dikkatli bir değerlendirme ve düzenleme gerektiriyor.

Etik Değerlendirme

Deepfake teknolojisinin adalet sisteminde kullanımının etik açıdan kabul edilebilir olup olmadığı, aşağıdaki sorulara cevap aranarak belirlenmelidir:

  • Ölen kişilerin hakları: Ölen kişilerin deepfake versiyonlarının kullanılması, onların haklarını ihlal eder mi? Bu durum, onların itibarını zedeler mi veya ailelerinin duygularını incitir mi?
  • Mağdurların hakları: Deepfake teknolojisi, mağdurların ifadelerini güçlendirmek için kullanılabilir mi? Bu durum, mağdurların travmalarını daha da artırır mı veya onların adalet arayışlarını zorlaştırır mı?
  • Sanıkların hakları: Deepfake teknolojisi, sanıkların adil yargılanma hakkını ihlal eder mi? Bu durum, sahte delillerin üretilmesine veya tanık ifadelerinin çarpıtılmasına yol açar mı?
  • Kamuoyunun algısı: Deepfake teknolojisi, kamuoyunun adalet sistemine olan güvenini sarsar mı? Bu durum, insanların gördükleri ve duydukları şeylerin gerçekliğinden şüphe duymalarına neden olur mu?

Hukuki Düzenlemeler

Deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımına ilişkin hukuki düzenlemeler, aşağıdaki hususları içermelidir:

  • Delil standartları: Deepfake delillerinin mahkemede kabul edilebilirliği için hangi standartların uygulanacağı belirlenmelidir. Bu standartlar, delillerin doğruluğunun teyidi, güvenilirliğinin değerlendirilmesi ve potansiyel önyargıların dikkate alınması gibi unsurları içermelidir.
  • Tanık koruma: Deepfake teknolojisi, tanıkların kimliklerini gizlemek ve onları korumak için kullanılabilir mi? Bu durumda, tanıkların ifadelerinin güvenilirliği nasıl sağlanacak ve sanıkların savunma hakları nasıl korunacak?
  • Uzman tanıklığı: Deepfake delillerinin analizinde ve değerlendirilmesinde uzman tanıkların rolü ne olmalıdır? Bu uzmanlar, hangi niteliklere sahip olmalı ve hangi etik kurallara uymalıdır?
  • Cezai sorumluluk: Deepfake teknolojisini kötü niyetli amaçlarla kullananların cezai sorumluluğu nasıl belirlenmelidir? Bu suçlar, hangi yaptırımlarla cezalandırılmalı ve mağdurların zararları nasıl tazmin edilmelidir?

Uygulama ve Denetim

Deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımının etkin ve adil bir şekilde uygulanması için aşağıdaki adımlar atılmalıdır:

  • Eğitim programları: Hakimler, avukatlar, polis memurları ve diğer adalet sistemi çalışanları, deepfake teknolojisi ve potansiyel riskleri konusunda düzenli olarak eğitilmelidir.
  • Teknolojik altyapı: Mahkemeler ve diğer adalet sistemi kurumları, deepfake delillerini tespit etmek, analiz etmek ve değerlendirmek için gerekli teknolojik altyapıya sahip olmalıdır.
  • Denetim mekanizmaları: Deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımının etik ve hukuki kurallara uygun olup olmadığını denetlemek için bağımsız mekanizmalar oluşturulmalıdır.
  • Kamuoyu katılımı: Deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki kullanımına ilişkin tartışmalara kamuoyunun katılımı sağlanmalı ve şeffaf bir süreç izlenmelidir.

Sonuç: Geleceğe Yönelik Bir Bakış

Deepfake teknolojisi, adalet sisteminde devrim yaratma potansiyeline sahip olsa da, sorumlu ve etik bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu teknolojinin sunduğu faydaların yanı sıra, beraberinde getirdiği riskler ve zorluklar, dikkatli bir değerlendirme, kapsamlı hukuki düzenlemeler ve etkin bir uygulama gerektiriyor.

Adalet sisteminin, deepfake teknolojisinin getirdiği değişimlere hazırlanması, gerekli önlemlerin alınması ve kamuoyunun katılımının sağlanması, adil, güvenilir ve şeffaf bir hukuk sisteminin temelini oluşturur. Gelecekte, deepfake teknolojisinin adalet sistemindeki rolü, etik değerlere, hukuki ilkelere ve toplumsal beklentilere uygun bir şekilde şekillenmelidir.

“`

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu